Yirminci yüzyılda bilimin insanlığın hizmetine sunduğu birçok muhteşem teknoloji bulunuyor. Bu teknolojiler arasında en gözde olanlarından biri ise nükleer teknolojisi. Nükleer teknoloji bugün yaşamımızın her alanında yaygın olarak kullanılıyor. Nükleer teknolojinin başlangıç çizgisi olan atom çekirdeğinin parçalanabilmesi ve bunun sonucu ortaya çıkan büyük enerjinin, elektrik enerjisi üretiminde kullanılabilmesinin sağlanması gündeme gelince dünyamızda nükleer güç santrallerine rastlamaya başladık. Türkiye’de ise nükleer güç santrallerine yönelik faaliyetler 1956 yılında Başbakanlık Atom Enerjisi Komisyonu’nun kurulmasından sonra, 1965 yılında başlatılmıştı. Döneminin dünyada nükleer enerji alanında çalışmaları başlatan ilk ülkeleri arasında yer aldı. Ancak geçen 50 yıldır kararlı, ciddi ve uzun vadeli bir nükleer enerji programını tam anlamıyla yapılamadı. Uygulanan yanlış enerji politikalarının bir sonucu olaraksa ülkemiz gittikçe daha fazla dışa bağımlı hale gelmiş ve enerji güvenliği neredeyse ortadan kalkmıştır. Bu durumun en önemli göstergelerinden birisi elektrik enerjisi üretiminde doğal gaza olan bağımlılığımızın artışıdır. Alternatif enerji arayışları kapsamında nükleer enerjiden yararlanma niyeti bugünkü hükümet tarafından başlatılan bir program çerçevesinde yapılmaya çalışılmakta. Ancak bu projenin hemen hayata geçirilmesi olanaksızdı. Çünkü getirilerinin yanı sıra birçok dezavantajı da bulunan nükleer güç santralleri konusunda kamuoyunda büyük tepki oluştu. Ancak ilerleyen dönemlerde alternatif başka bir büyük güç kaynağının bulunamaması halinde Türkiye’nin gelişmesi için nükleer güç santrallerini büyük bir ihtiyaç olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder